Şu İçimizdeki Acımasız Eleştirmeni Bir Sustursak

Bazen bile bile yanlışa yönlendiğimizde bir silkmek gerekebilir kendimizi, ama o içimizde bizi ikide bir silken sesi kapatmayı öğrenmezsek, ciddi biçimde bizi aşağı çekecek ve gerçek potansiyelimizi çıkartmamızı engelleyecektir.

Sizce bizim en acımasız düşmanımız kim?

Beceriksiz, aptal, tembel, şişman, yaşlı, düşüncesiz, kötü bir anne, kötü bir baba, kötü bir evlat; kısacası asla yeterince iyi olamayan kendimiziz.

Kendimize böyle kötü davranmaktan vazgeçmezsek, hep korktuğumuz reddedilme ve sevilmiyor olmanın önüne asla geçemeyiz. Bakmışız gerçekten de sevilmiyor ve reddediliyoruz.

Bu susmak bilmeyen eleştirmen, stresimizin bir türlü yok olmasına izin vermez. Bir şeyleri iyi yaptığımızda asla sevinçten havalara uçmuyoruz, ama kısa bir süreliğine de olsa bir nefes almaya da hakkımız var. İçimizdeki eleştirmen bir sonraki beklentiye kadar size dokunmaz. İlk beklenti ile yine sesini duymaya başlarsınız. Anksiyete ve depresyon için maalesef mükemmel bir altyapı oluşturur bu devamlı eleştiren ses.

Koan tarzı bir ikilemdir aslında içsel eleştirmenimizin yaptığı; bizi başarısızlığın utancından korumak için eleştirir ve sarsar. Şöyle bir düşünürsek, bir çoğumuz için bu durum anne-babamızın biz büyürken bizi onaylamama ve reddetmelerinden korkmamız ile bağlantılı değil midir? İçimizdeki eleştirmenin eleştirilerinin bize birebir anne-babamızı hatırlatmasının sebebi de budur işte. Bu beklentileri ve yargıları içselleştirmemiz, kendimizden hep daha iyi, daha başarılı olmayı beklememize, kendimizi yetersiz hissetmemize yol açar. Kısacası asla memnun olmayan bir “mükemmeliyetçi” olup çıkıveririz.

Şunu çok net anlamamız lazım; mükemmellik sadece makroda olan bir durumdur. Evren mükemmeldir. Ancak mikroda mükemmellik olmaz. Bu boyuttaki her canlının ve durumun eksikleri olmalı ki, birbirimize ihtiyaç duyup birlikte yaşayalım ve o muhteşem dengeli mükemmel makroyu, evreni oluşturalım.

Utanç, bize ne kadar değersiz, ne kadar beceriksiz, ne kadar yetkin olmadığımızı, temelde nasıl da berbat biri olduğumuzu söyleyen ana duygudur. İçsel eleştirmenimizin bizi böylesine dövmesi aslında bizi dışarıdan gelecek utanç verici deneyimlere karşı güçlendirmek içindir. Ancak bu sağlıksız koruma mekanizması bizi zaman içinde güçlenerek öğrenerek tekrar tekrar denemek yerine hayattan tamamen vazgeçerek başarısızlığı, yetersizliği kabul eden birisine dönüşmemize neden olur. İçsel eleştirmenimiz bize gelişmek için alan bırakmaz. Gelişmemizi desteklemek, olanaklı kılmak yerine bizi konfor alanına geri gönderir. Ama malum konfor alanı aslında kendimizi sınırların içine hapsettiğimiz yerdir. Güçlü içsel eleştirmeni olan insanlar başarılarının gerçekliğini bir türlü kabullenmezler. Ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, başarılarını tesadüfi hatta koşullu görürler. İçimizdeki eleştirmen geçmişteki başarılarımızı görmemize bile izin vermez. Onları da yetersiz ve tesadüfi olarak görmemize neden olur.

Çözüm bu hiç susmayan eleştirmenin sesini aniden kesmeye çalışmak değildir. Ses, ne kadar bastırmaya çalışırsanız çalışın, geri dönecektir. Bu durumda en iyi müdahale kendimize dışarıdan bakmak olacaktır.

Bilişsel-Davranışçı Terapi ’de giderek daha sık kullanılan “Kendine Uzaklaşma Tekniği”, içsel eleştirmenimizin yüksek sesle konuştuğu durumlarda soruları kendimize dışarıdan bakan birisi olarak sormamız olarak tanımlanabilir. Bu yaklaşım bir başarısızlıkla karşılaştığımızda, özellikle kendimizi en dövdüğümüz zamanlarda son derece işe yarayan bir tekniktir. Kendimize böyle kötü davranıp tekrar tekrar berbat hissetmek yerine, ben dilini bırakıp birkaç adım mesafelenmek bir başkasını analiz eder gibi daha net ve rasyonel düşünmemizi sağlar. Duygularımız serinleyip sakinledikçe olumsuz döngüyü kırmak için hikayelerimizi revize etmeliyiz. Hikâye revizyonu olumsuz deneyimlerimizi yeniden tanımlamamızı sağlar, yaşadığımız olumsuzluğun zekamızdaki, karakterimizdeki bir eksiklikten, aksaklıktan kaynaklanmadığını görmemizi sağlar. Deneyimimizin içsel eleştirmenimizin versiyonundan çok daha farklı bir versiyonu olduğunu görürüz. Unutmayalım, rasyonalite yaşamda bizi birçok olumsuz eşleştirmeden korur.

Özonay özeleştiriye karşı iyi bir denge oluşturur. İçimizdeki o eleştirmen bize yetersiz, beceriksiz, eksik olduğumuzu söylediğinde, aklımızı öne çıkartıp rasyonel bir şekilde bunları çürüten delilleri görmek ve bunların gerçekliğini bilmek o sinir bozucu sesi dengeleyecektir. Özonay, bize inandıklarını göstermemiş/gösterememiş otorite figürlerinin (ebeveynimiz, öğretmenimiz, müdürümüz, vb.) duyduğumuzu zannettiğimiz olumsuz söylemlerini düzeltir. İçsel eleştirmenimiz sazı her eline aldığında, durumu fark edebilir, o sesi tanıyabilir ve “yine başladı benimki” diyerek duruma el koyabiliriz. Bu farkındalık sayesinde refleksif olarak kendimizi olumsuzluklarla özdeşleştirmek ve bu eleştirmenin bizi yönetmesine izin vermek yerine sağlıklı seçimler yapar, özgür ve başarılı oluruz.

Tüm bunları yaptık ve içsel eleştirmenimizi büyük ölçüde susturmayı başardık. Haydi artık sıra o eleştirmeni gerçekten gerekli olduğu alanlar dışında tamamen susturmak ve hatalarımızı da severek, onlardan öğrenerek gelişen bir birey olmakta. Nasıl mı? Özşefkatimizi keşfedip kendimize iyi davranarak. Özşefkatimizi keşfetmek bu susmayı bilmeyen eleştirmenle baş etmenin en geçerli yoludur. Burada profesyonel destek devreye girer.

Kendinize çok önemli bir hayat hediyesi verebilir ve bir terapist ile bir süre çalışabilirsiniz. Hayatı size böylesine zorlaştıran eleştirmen ile yüzleşmek, eleştirmeniniz ile ilk nasıl tanıştığınızı keşfetmek bilin ki bazen biraz can acıtıcı olsa da çok özel bir yolculuktur. Bu yolculuk sayesinde o tatlı çocuğu / genci hatırlar ve sevip güvenmeyi başarırsınız. Şimdiki erişkin haliniz ile o tatlı çocuğa / gence karşı ne hissettiğinize bir bakın. O ürkek çocuğa / gence şefkat hissetmez miydiniz? İşte bu o çocuğa / gence karşı hissettiğiniz şefkati kendinize yönlendirin, özşefkatinizi keşfedin. Özşefkat, kendinize iyi davranmanızı sağlar, kendinizi olduğunuz gibi kabul etmeyi, yapamadıklarınızı da yapabildikleriniz kadar sevmenizi, kendinizi geliştirmeye cesaret etmenizi, kısacası kendinizle mutlu olmanızı sağlar. Kendisi ile mutlu olan insanların doğal eşleşenidir başarı.

Kendinize iyi davranın, sonuna kadar hakkediyorsunuz.

Dr.phil. R. Meltem KAVCAR SIRMALI

10 Nisan 2019